6 Haziran 2018 Çarşamba

Vergisi Silinen ve Silenleri İfşa Ediyoruz


Vergi ödemek vatandaşlık borcu olarak bilinir. 

Ya vergi ödememek ne demektir?

Vergi ödemeyen ve vergi tahsil etmeyenler vatana ve millete düşman işbirliği içinde ihanet edenlerdir.

Böyle bir zulüm kabul edilemez. 

Tahakkuk eden verginin % 97.6'sı bağışlanmış. 

Ceplerini doldurmak ve küresel işbirlikçilerine ve kol kola oldukları siyasi iktidarlarla halkın cebini sömürenler vergi ödemeyerek hiç bir faydası olmayan bir ihanete dönüştüler. 

Bu kadar verginin tahakkuk etmiş olması ne kadar çok para kazandıklarını göstermektedir. Bu kadar çok para kazananların bir de ödemeleri gereken vergilerini silmeye kalkmak bu ülkeye ve millete en büyük ihanettir.

Vergi borcunu silenleri ve silinenleri asla affetmemeliyiz, bunun hesabını sormalıyız...

Ülkemizin 1 numaralı sorunu geleceğimizi sömüren SERMAYE ve ona hizmet eden iktidarlardır...

Ülkeye Cumhurbaşkanı olmak isteyen muhalefet liderlerine, muhalefet adına siyasi partilere diyoruz ki; vergi affı konusunda ne yapacaksınız? 

Sermaye ile kol kola girerek onlara mı hizmet edeceksiniz? Ya da milletin hakkını bu ihanetlerden söke söke geri mi alacaksınız? 

Çıkın halka bu konu da iki kelime edin ve söz verin...

Hesap sormayana oy yok!...

Önder Karaçay

10 Mart 2018 Cumartesi

Tefeci Bankacılık & Önder Karaçay


Tefeci Bankacılık & Önder Karaçay

Dünyada sömürü örgütlü korunduğu için bu hile karşısında doğru sürekli yalnız kaldığından dolayı başarısızlığa uğramaktadır.
İnsanlık tarihi egemenlerin iktidarlarını sürdürmek adına özgürlüğünü tehlikeye atacak düzeyde bu tehlikeye yetki verenler arasında bir kavganın adıdır.
Organize bir sistemle işleyen bu sömürü bugün dünyanın her yerinde yasalarla korunmaktadır.
Toplumdan yetki alıp sermaye baronlarının emrine giren iktidarlar bu haksız ve ahlaksız düzenin sömürüsünü sürdürülebilir kılmak adına her türlü desteği vermektedir.
Bu kol kola dayanışmanın ürünüdür gelir adaletsizliğinin sebebi. Asgari ücret ahlaksızlığı, emeklilerin yeniden iş bulup çalışmadan ve borçlanmadan yaşamlarını sürdürememe sebebi bu ahlaksız ittifaktan kaynaklanmaktadır.
1923 tarihinde sosyal bir hukuk devleti olarak kurulan ülkemiz bu tarihi süreçte 12 Eylül 1980 sonrası nasıl sosyal ve hukuk devletinden uzaklaşarak sermaye baronlarının sömürdüğü ülke ve toplum haline geldiğine bakmak faydalı olacaktır.
Cumhuriyetimizin kurucusu dahi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikali sonrası faaliyetlerini başlatan bu güruh 1950 yılında sözde çok partili siyaset adı altında bunu gerçekleştirmek için ilk kez halkın temsilini eline alanları kullanmaya başlamıştır.
Bu niyet “her mahallede bir milyoner üreteceğiz” diyerek yola çıkmış bugün her yandaşın bir milyarder olduğu düzeye ulaşmasına sebep olmuştur.
Milli ekonomiye darbe vurma sürecine gelene kadar çeşitli darbe ve siyasi oyunlarla 24 Ocak 1980 kararları ile milli ekonominin ruhuna elveda edilmiş sonrası yapılan 12 Eylül 1980 askeri darbesi bu kararların icrasının başlangıcıdır.
Nitekim 1983 yılında iktidara taşınan zihniyet “küreselleşme” ve “özelleştirme” adı altında milli ekonomi ve kaynakların tamamının işbirlikçi sermaye baronlarının eline germesinin alt yapısını hazırlamış son on beş yıllık süreçte de bu niyet gerçekleşmiştir.
Artık milli bir ekonomiden bahsetmek, milli bir üretim ve ihracattan bahsetmek mümkün değildir.
Bu tarihi süreçte ekonomimiz ilk kez krizlerle de 12 Eylül 1980 sonrası süreçte borsa, döviz ve özelleştirme kapsamında yapılan hilelerle zaman zaman krize sokularak sermaye baronları 2001 krizinde olduğu gibi servetlerine servet katmışlardır.
O yıllarda özel bir bankada çalışıyordum. Merkez Bankası başkanından kurun iki katına çıkacağını haber alan çalıştığım banka bir gecede servetine servet katmıştı. Hatta bunu bir marifet gibi krizden en güçlü çıkan banka olduk diye övünebiliyorlardı. Bu suçun bile hesabı sorulmadı bu bankanın ve bunun gibi aynı vurgunu vuran bankaların yanına kâr kaldı.
Bir başka sömürü borsa aracılığıyla yapılmaktadır. Dünyadaki birkaç tefecinin parası bankalar aracılığıyla vergi ödemeden parayla para kazanma düzenine dönüşmüştür. Aynı zamanda son 38 yıllık süreçte iktidarları zor durumda bırakarak parayı çekip ekonomiyi krize sokarak vurgunları bu yolla kolaylaştırmışlardır.
Bu sömürü düzeninin ayakta tutan, işleten, sermaye biriktiren ve işbirlikçilerine kaynak aktaran kurumlar bankalardır.
2000’li yıllardan sonra ekonominin işleyen kuralları da hiçe sayılmış döviz artmasına rağmen faizler artmamış kuralsızlık ekonomide adeta kural olmuştur.
12 Eylül 1980 öncesi kredi kartı ve bireysel kredi tefeciliği yaygın olmamasına rağmen bu tarihten sonra bankaların bireysel kredi tefeciliğinin yolu da kanunla korunarak tamamen açılmıştır.
Bireysel kredi kadar ahlaksız bir sömürü sistemi yoktur.
Düşük gelirle üretilen muhtaçlık bankaların ekmeğine yağ sürmek iktidarların eliyle gerçekleşmektedir.
Adil ve eşit gelir sistemi haliyle bankalara müşteri göndermeyeceği için siyaset sermaye baronlarının ele geçirdikleri gücü tehdit olarak göstererek bunu iktidarlara yaptırmaktadırlar.
Bunun adı kanunla korunan tefeciliktir.
2001 yılına kadar halkın tasarruflarını devlete hazine bonosu olarak satıp sömüren bankalar bu tarihten sonra sözde bankacılık reformu adı altında halkı direk borçlandırarak tefeciliğe başlamıştır.
Bir diğer kangren konu kredi kartlarıdır.
Kredi kartı bankalara karşılıksız para basma, alacaklı olma ve haksız faiz alma yetkisi vermektedir.
Ayrıca bankaların verdiği kredi ve kredi kartlarının ödenmemesi halinde bu kredileri kanunen kabul edilmeyen gider olarak yazıp vergiden düşerek yine bunu halka ödetmektedirler.
O zaman çare ve reçete nedir?
Çare ve reçeteyi ayrı başlık ve maddeler halinde yazmak gerekir.
·        * Öncelikle Kamulaştırma İdaresi Başkanlığı kurulmalı ve tüm bankalar kamulaştırılmalı, yabancı banka faaliyeti ve özel şahısların bankacılık faaliyeti yasaklanmalıdır.
·        *Bankaların kredi kartı ve bireysel kredi verme yetkisi yasaklanmalıdır.
·       * Yabancı para bulundurmak sadece ithalat ve ihracat yapan firmaların yetkisi olmalı bireysel tasarrufların yabancı parayla saklanması yasaklanmalıdır.
·       *  Kamulaştırılan bankalar birleştirilmeli bankalar sadece üretime, ihracata ve istihdam yaratacak yatırımlara kredi vermelidir.
·       * Finans kapital ve rant ekonomisine neşter vurmak adil gelir paylaşımı yapılması amacıyla toprak reformu ile devrim yapılarak tüm topraklar ve gayrimenkuller Türk Milleti adına devlete geçmelidir. *Her aileye devlet bir ev tahsis etmeli bireysel servet yasaklanmalıdır.
·       *  Devlet herkese sosyal devlet olmak gereği iş vermek zorundadır. Herkes çalışıp ürettiğini devletin hazinesine gelir olarak koyacak her insan midesinin alabildiği kadarıyla hazineden eşit pay alacaktır. Zengin fakir uçurumu olmayacaktır.
·       * Tüm alış veriş merkezleri belediyelere tahsis edilmeli Türk Pazarı olarak meyve ve sebze aracı olmadan üreticiden çok düşük maliyetlerle bu pazarlarda halka hizmet eden kurumlara dönüştürülmelidir. Ayrıca alış veriş merkezlerinde yabancı firmaların faaliyetlerine son verilmelidir.
·      *   Devlet güneş enerjisine yatırıp yaparak her evin ve işyerinin elektriğini en az maliyetle karşılamalıdır. Bu anlamda tüm özelleştirmeler iptal edilerek kamulaştırılmalıdır.
·      *  Yerli otomobiller elektrikli olarak üretilmeli dışa bağımlı enerji ithalatına güneş enerjisi yatırımı ile son verilmelidir.
Son 38 yılda ülkemizin kalite çıtasını sermaye tehditle emrine aldığı iktidarlar ile kol kola girerek birlikte düşürdüler.
Türk Milleti bir an önce bu faturayı ödeyip bu tefeci düzeni yıkmazsa çok daha kötü günler yaşanacaktır.

Önder Karaçay



13 Ocak 2017 Cuma

"Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar." Mustafa Kemal Atatürk




"Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar."

Mustafa Kemal Atatürk

Ülkemiz bu yıkıma özelleştirmeler ile siyaset ve sermayenin kol kola girerek tüketen bir toplum olup küresel şirketlere ve yerli işbirlikçilerine köle olmamızın yolunu açarak getirdiler..

6 Kasım 2016 Pazar

Yastık Altından Haberler // Önder KARAÇAY

Yastık Altından Haberler // Önder KARAÇAY  

Ahtapotun uzun kolu bankalar son yıllarda altın günleri başlattı,
Sizi de bekleriz diyorlar, sakın gelmemezlik etmeyin ha!
Karar vermişler para ağaları elinizde, avucunuzda ne var ne yok hepsini almaya,
Kadınlarımızın kulağındaki küpeye kadar göz koyduk hangi niyete sığar?
İsteyen bozdurur, istemeyen bozdurmak demekle olmaz.
Reklamla özendirip, insanları tuzağa sürüklemeyi kimse açıklayamaz.

Maddi zenginliğimizi yastık altına saklar,
Gönül zenginliğimizi soframıza, dilimize, yüzümüze tebessümle kurardık,
Göçebe bir toplumun yatırımı da göçebe yapıya uygundu,
Taşınabilirdi, aşırılabilir değildi yastık altımız!

Küresel çetelerin belgeli liderleri,
Yastık altında altın bulduklarını açıklarken övünüyorlardı!
Şu kadar ton altın var diye!
Sormak lazım, size ne?
Sanki suçlu veya hırsız yakalamışlar gibi!

Ekonomiye fon sağlamak gibi niyeti saklanmış bir telaşın planı mı?
Altına döviz kuru gibi kur belirlemek ne anlama geliyor?
Altını altın olarak alıyorlar karşılığına sanal bir kur veriyorlar,
Alınca altın, geri ödemeye gelince kurun karşılığı kadar para!
Kur değer kaybederse gitti altınlar tuzağına masum insan düşürüyorlar!

Götürenler götürenlerden birkaç suçlu bulacak ve konu kapanacak!
Götürmeye alışmışlar bakalım bu zenginliğimizi de ceplerine indirdiklerinde,
Yerine ne bulacaklar?

Kumar gibi sözde ekonominin yeni bir oyuncusu daha oldu,
Borsa, döviz mağdurlarından sonra sırada yastık altı vurgunu var!

Küpesi olmayan kadının abdesti bile geçersiz kabul görülen ülkemizde,
Parmağından yüzüğünü, kulağından küpesini, kolundan bileziğini,
Yastık altınını bu vahşi ahtapota kaptırmasına ne demeli?

Yastık altını da oyulduğu için mi borçlarımız, işsizliğimiz bu kadar arttı?
Fakirleşmemiz, tüketerek küresel şirketlere tasarruflarımızı kaptırmak için mi?
Bozdurmak zorunda kalıyoruz çil çil altınlarımızı?
Yastık altı ile sağladığımız likidite ile hangi inşaatları yaptık?
Hangi ağaçları kökünden keserek üzerine beton döktük?
Yastık altından neden oyuluyor bu ülke?
Yastık altınından oluyor, kimin cebi doluyor?

İşbirlikçileriniz aracılığı ile çekin elinizi cebimizden,
Tasarruf kararı bizim yaşam ve kültürümüze uygun kalmalıdır.
 
Önder Karaçay

2 Kasım 2016 Çarşamba

Paranın Doktoru: Paranın Etrafında Dönmemeli Hayatlar // Önder Kara...

Paranın Doktoru: Paranın Etrafında Dönmemeli Hayatlar // Önder Kara...: Paranın Etrafında Dönmemeli Hayatlar // Önder Karaçay  “Bir insanın, bir kurumun, bir fikrin niyetini öğrenmek o isteğe kendi...

Paranın Etrafında Dönmemeli Hayatlar // Önder Karaçay



Paranın Etrafında Dönmemeli Hayatlar // Önder Karaçay 


“Bir insanın, bir kurumun, bir fikrin niyetini öğrenmek o isteğe kendini kaptırmaktan daha faydalı bir hayat duruşudur. Bunu geç anlamak önemli değildir, önemli olan anladıktan sonra mücadeleye başlamak hayat kurtarır.” / Önder Karaçay
Parayı amaç yapan araçları ortadan kaldırdığımızda paranın etrafında dönmekten kurtulacağız.
Parayı, bankayı, bankerliği veya kanunla korunan tefeciliği artık tefe koyma zamanı gelmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin geleceğinde geçici bir süre üretim adına bankacılık milli zihniyetle olabilir artık. O zaman nedir bu para, banka ve kanunla korunan tefecilik gelin inine kadar inelim, öğrenelim ve öğreterek kurtulalım bu beladan.
İlk İtalya’nın Roma kentinde bir bankın etrafında,
İlk borç verme işlemi başlamış,
Para ve bankanın ilk buluşması, bugün insanlığı sömüren,
Sistemin ilk adımı o gün atılmış ve bu günlere gelinmiştir.
Borç verme işini yapanlara banker, bu tür kurumlara da banka denilmiştir.
Para nedir?
Devlet tarafından ödeme aracı olarak basılan,
Üzerine saymaca değeri olan kağıt veya madeni çeşidi bulunan,
Mal ve hizmet değişim aracı olduğu içinde,
İnsan için peşinde koşulması gereken fikrinin hüküm sürdüğü,
Bir putlaşma aracına dönen ve etrafında hayatlar döndüren,
İnsanlık tarihinin en utanç verici sömürge aracıdır para.
Paranın yüzünden insanlığın başına gelmeyen kötülük kalmamıştır,
Paranın etrafında dönen hayatları görenler,
İnsanları borçlandırarak başlamışlar bu banker işine,
Paraya olan bağımlılığı artırdıkça gözü doymazların mesleği olmuş bankerlik,
Parayı baş tacı amaç yapmışlar doymak bilmeyen niyetlerine,
Tefeciliği kurumsallaştıran kurumlar, yasalar, ağlarla,
Dünyaya yayılmışlar!
Dünyada üretilen silahlar para çoklamak için üretilmiş ve satışmış,
Düşman üretme ve savaşların çıkma sebebi de dünyanın her devrinde,
Paraya dönüşmüştür.
Bankalar para çoklama niyetinin sinsi kalkanlarıdır.
Mevduat kabulü ve başkalarının parasını borç vererek para çoklamak,
Bu işin en kazançlı zirvesi olmuş,
Para çoklayanlar kendilerini güç haline getiren düzeneklerin sayesinde;
Halktan temsil yetkisi alanlara bile ayar vermişlerdir.
Bugün dünya barış, güven, huzur, demokrasi gibi değerlere uzaksa,
Sebebi paradır, sermaye çoklamaktır, bankacılıktır,
Siyasetin sözde rey aldıklarına verdikleri sözü tutmalarının,
Sermayenin isteklerine yerine getirme şartına bağlı hale gelmiş olması,
İnsanlığın bir başka utanç duyması gereken gerçeğidir.
Orta çağda İtalyan’lar bu işleri caddelerde bir bank üzerinde yaptıkları için,
Dilimize banka ve bankacılık olarak girmiştir.
Bugün ana okuluna giden bir çocuğun okul ödemeleri de,
Ölüm döşeğinde bir emekli insanında her işlemi de,
Banka üzerinden yapılmak zorunda kalıyorsa amacın sadece güvenlik olmadığını,
Amaç her insandan para kazanmak, her insanın zaaflarından bankaların faydalanmasını sağlamak,
Her insanı bu vahşi sisteme köle etmektir.
Para kirdir boşuna söylenmemiştir,
Bugün ki kadar da para tarihte hiç kirlenmemiştir,
Parayı kirleten bankerlerdir, gözü doymaz bu bankerlere hizmet edenlerdir,
Bu hizmette kusursuz çalışan çıkarcıların kirlenen niyetleridir.
Ülkemizde ilk banka tefecilere karşı Emniyet Sandığı adı altında,
Mithat Paşa tarafından kurulmuş olup, milli bankacılığımız,
Bugün ilk banker zihniyetini dünyaya yayanların eline geçmiştir,
Milli ekonomiye ve insanımızın yaşan tarzına uygun olmayan,
Kurumsal kılıfta birilerinin cebini doldurma adına para çoklama yapan,
Her ürünü bir insan vuran bir vahşete dönüşmüştür.
Para ve banka artık ülkemizde nefret duyulan bir iştir.
En fazla kazanan sektör olmasına rağmen ülkemizde toplumun % 1’ine bile,
İş imkânı sağlamadığı gibi üretime, ihracata kredi vermeyen bu sektör,
Tüm ürünlerini borç ve tüketimi artıran bir zihniyete büründüğü için,
İşsizlik üreten ana sebebe dönüşmüştür.
Paranın etrafında yedi milyar insanı döndüren,
Paylaşmayı sevmeyen, hep bana, hep bana diyen,
Daha fazlası için sürekli düzen değiştiren,
İşine gelmeyeni yok etmeye kalkan veya görmeyen,
Sermayeleri için savaş üretenlere hizmet eden, kötülüğün bataklıklarının artmasına sebep olan,
Bataklıklara sinsi yöntemlerle virüs üreten bu vahşiliğin,
Etrafında dönerek helak olacak insan kalmadığı için bu zalimliğin sonu yaklaşmıştır.
Ucuca para toplayıp, pahalıya satmanın adı bankacılık oldu,
Dünyanın her insan yaşayan yerinde bu zalimliğin etrafında hayatlar döndü,
Kimi zaman tersine, kimi zaman kendi kendine, genelde insanın paraya bulaştırılmış hayatı,
İnsan için üretim yapan kurumların ticari hayatı bankayla öldü.
Önder Karaçay

Vergisi Silinen ve Silenleri İfşa Ediyoruz

Vergi ödemek vatandaşlık borcu olarak bilinir.  Ya vergi ödememek ne demektir? Vergi ödemeyen ve vergi tahsil etmeyenler vatana...